O gözlüklerinin arkasından bakıp, niçin ağlıyorsun?
"Nerde o eski İstanbul" diye hayıflanıyorsun.
Vallahi zor iş, doğup büyüdüğün şehirde,
dımdızlak, bir yabancı gibi kalmak.
Bir tabureye tüneyip akşamları, kadehlerde boğulmak.
Lâkerda kokmuyor artık İstanbul şehri,
paskalya yumurtası bile yok. "Şart mı ki?"
O eski bostanlar ağzına kadar blok apartman şimdi.
Seninse dikili ağacın bile yok!
Kaçırılan bir trenin ardından koşup,
yetişmeye takatin yok.
Bir yeni sahibi var artık bu şehrin, anlasana,
kimselerden korkusu yok!
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi.
Altına aldığın kilimlerin sahibi geldi.
Kıro, keko, hırbo, zonta, maganda!
Kıro, keko, hırbo, zonta, maganda!
-Ah ah nerede o eski İstanbul?
O eski Kalamış, o boğaz, o güzelim sahiller?
- Vallahi haklısın azizim.
Halk sahilleri doldurdu, vatandaş denize giremiyor.
- Kültürsüzlük canım n'olacak? Bir sürü köylü işte!
- Kızım koş! Koş! Sular geldi sular. Gözümüz aydın ayol!
Kes lan!
Sen ülkedeki halkım, savaştaki askerim,
Ekinim ve ekmeğimsin. Sen üretenimsin.
Birisi söylemişti hatta bir zamanlar. Sen! Efendimizsin.
Ve bu Bizans eskisi şehir,
ve bu Bizans eskileri utansınlar kendi kimliksizliklerinden.
Siz! Uğruna neler çektiklerimiz...
Bana göre, vallahi hoş geldiniz.
Cem Karaca
7 yorum:
Müthiş bir demagoji, bir nevî şovenizm bu yazı. Okurken tüylerim diken diken oldu. Böyle bir "ezilmiş" edebiyatına nasıl prim verdin, vallaha anlamadım Murat.
Ben bu şiire kelimesi kelimesine katılıyorum. Özellikle de 'Bizans Eskisi' kısmına :)
Valla yorumunda kullandığın iki kelime var ki onları okurken de benim tüylerim diken diken oldu Alicim..
Ötekileştirmekten ne kadar büyük zevk alıyoruz değil mi? Dünyayı bile iki ayırıyoruz olmamış çizgiyle, İstanbul'un Bizans eskisi mi yoksa "elleri nasırlı" köylülerin mi olduğunu tartışmışız çok mu!
Mevlana'yı zikretmedik mi birlikte "dört kitabın manası budur eğer var ise," diye diye; ki o da demedi mi "ne olursan ol, yine gel" diye?
_______
Demagoji: Laf cambazlığı.
Şovenizm: Kendi ulusunu öne çıkararak değişik ırk ve uluslararasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı akım.
Yapma be Ali, çok ağır bir itham şovenizm bence. Burda bunu anlatmama gerek var mı bilmiyorum ama Cem Karaca'nın asıl eleştirdiği düzendir besbelli. Halkın halinden gurur duymaz O da. Ama bu durumun sorumluluğunu onlara yüklemediği için 'halk'ı kayırır, 'vatandaş'a vurur tokadı.
Biraz daha Cem Karaca dinle bence..
Ayrıyetten aklıma gelmişken: O ülkenin adı Ekvador mu? Ekvator mu? Hadi bakalım :)
Bi şey daha: Mevlana değil la Yunus Yunus..
Bi şey daha diyecem de demiyom :))
Entel olan halktan olanı, halk olan entel olanı eleştirir. Kimi para (=statü) kazanmak için yapar, kimi insan (=şöhret) kazanmak için. Ama hangi amaçla olursa olsun, bir çizgiyle ayırdığın yerin karşısına diğer bir çizgi de otomatik olarak atılır. İstanbul'un eli belinde nazende beyefendilerinin kimliksizliğini vurgulayıp bunu emekçilerin alın teriyle sömürü haline getirirsen, İstanbul'daki eli belinde beyefendilere de, köydeki insanları bu biçimde yargılama hakkını doğurursun. Nereye götürür peki bu bizi?
Dengeyi neresinden bozarsan, tam aksi tarafına aynı etkiyi vermek zorunda kalırsın.
Bir de, biraz daha Cem Karaca dinlemenin, bu şiirle (yazı/şarkı) bir ilgisi olur mu sence? Cem Karaca'yı her yönüyle tanısam bile burada yazdıkları tektir, birdir.
Bu arada Mevlana'yı da sevmiyor değilsin değil mi? Yok eğer öyleyse, bu yazdıklarım çöp olacak şimdiden.
Bir de, ne gülüyorsun oğlum sanki yumuşatmaya çalışır gibi. Manyak.
Sondan başlıyorum:
Yumuşatmaya çalışmıyorum çünkü zaten yumuşatılacak bir gerginlik görmüyordum (son yorumunu okuyuncaya dek). İkinci yaptığın yorumdaki demogoji ve şovenizm açıklamalarının da birer espri olduğunu düşündüğümden ben de espriye espriyle cevap veriyodum kendi çapımda. Ama anlıyorum ki o açıklamalar ben öğreneyim diye yazılmış. Anlamlarını bilmediğimden değil, dandik açık oturumların çapsız konukları tarafından fütursuzca ve bolca kullanılan kelimeler oldukları için ve 'Türkçe' karşılıkları bulunduğu için tüylerim diken diken olmuştu.
Ayrıca görüşünü ayrıntısıyla ve örnekleriyle yeniden anlatmadan önce de anladığım ve senin evrensel bakış açına katılmadığım için tartışmayı sürdürmeye gerek görmemiştim.
Mevlanayı sevmiyor değilim tabii ki. Belki de seni yanlış anlayarak "...dört kitabın manası..." şiirinin sahibi Mevlana değil Yunus dedim sadece. Yazdıkların çöp değil koca koca taş oldu böylece.
Cem Karacayı dinlemeni ben sevdiğim için tavsiye ettim sana, tıpkı senin bana Lars von Trier, Ferzan Özpetek vs. tavsiye etmen gibi.
Keşke yüz yüze konuşmuş olsaydık bunları. İkimiz de derdimizi en iyi şekilde anlatabilirdik. Ben seni tam olarak anlamadığıma eminim. Ve eminim, sen de beni tam olarak anlamadın.
Yorum Gönder